Bioenerji Şifacılığı
Her insan kainattan aldığı hayat enerjisi ile dop doludur. Bu bizim varlığımızın, şuurumuzun ve ruhumuzun cevheridir. Hayat enerjisi fizik, duygu, zihin ve ruh katmanlarından geçerken dengesizleşebilir, yavaşlayabilir ya da kesintiye uğrayabilir. Keyifsizlik, rahatsızlık ya da hastalık diye isimlendirdiğimiz vaziyetler bu enerji akışıyla ilgilidir. Bu, hayat enerjisinin serbestçe ve yeterli miktarda akmaması olarak izah edilir.
Dengesizleşmiş enerji fizikî semptomlar gösterdiği gibi insanın gelişmesine mani olan hayat tarzı ya da kısır döngülere sebep olabilmektedir. Hastalıklar fizik varlığımızda baş, sırt ve bel ağrısı, eklem tutulması ya da kanser olarak tezahür edebilir. Hastalık his dünyamızda öfke, hırs, korku, kin ve nefret olarak yaşamı zorlaştırır ve dar görüşlülük, hayata ve tabiata saygı duymama ya da manevi duygularda körelme olarak ta yansımaları olur.
Enerjiyi öncelikli değerlendirme kriteri olarak ele alırsak. Düşünün ki, bedenimizde hızla akan bir enerji akarsuyu var. Kolayca akabileceği, engelsiz bölgeleri seçerek vücudumuzdan geçecektir. Geçiş mecralarının önüne engel çıkarsa, yolunu kapatan engelin etrafından dolaşarak rotasını değiştirir. Tabii olarak akması gereken mecradan çıkan enerjiyi “dengesizleşmiş enerji” olarak sıfatlandırıyoruz.
Sizin için mühim bir mevzuda muhatabınız sizi reddederse, büyük bir taş akarsuyun ortasına düşer, enerjinin akışına çok büyük engel olmayabilir. Ne var ki, tekrarlayan reddedilme duygusu, enerji akışında kesintiye yol açar. Hayat enerjinizden daha büyük olan bu engelin etrafından geçebilmek için enerji mecrasından çıkar. İnsanın kendi aleyhine olayların devam etmesi halinde önce manyetik alanımız işaretler verir. Kulak çınlamaları, seyrimeler, sebepsiz kaşıntılar ve ani gelen ve kaybolan bıçak sokması gibi belirtiler auradan gelen ilk işaretlerdir. Sonra zihin karışıklığı, ani öfkelenmeler ya da bitmişlik sendromu gibi durumlar ikincil işaretlerdir. Bunlardan sonra fizik arızalar kendini gösterir.
Çok öncelerden hatta çocukluk döneminde yaşanmış hatıralar yüzünden meydana gelen bu dengesizlikleri değiştirmek, çevrelerindeki dünyanın ve kendi hayatlarının en temel yönlerini değiştirmek şeklinde algılanabilir. Yani enerji akışını kesintiye uğratan hayat tarzı kabullenilmiştir, değiştirilemez gibi görünür. Sonunda “ben hastalığımı seviyorum” cümlesini kullanan kişilik ortaya çıkar. Nasihate ya da müdahaleye ihtiyaç vardır.
“Kafana takma” ifadesi söylenmesi en kolay nasihattir, ancak yapılması en zor olan iştir. Zihnin, bedenin ve duyguların kilitlenmiş olan enerjiyi serbest bırakmasına izin verin. Daha sonra kendisine ait denge ve uyum haline gelebilir. Ne var ki bunu yapmak herkes için kolay değildir.
Sağlığımızı tehdit eden kötü enerjiyi uzaklaştırmak için pek çok yöntem vardır. Eğlenmek durağan enerjinin tekrar akmasını sağlamak için en kolay yoldur. Etrafınızda olan şeylere bakın ve bunların içerisinden eğlenilecek bir şeyler bulun. İyi bir kahkaha ile hissedeceğiniz rahatlamayı fark edin. Eğer işe yaramazsa, huşu içinde kılınan namaz, sanat gibi meşguliyetler ya da bulaşık yıkamak, bahçedeki yaprakları tırmıklamak için çıplak ayakla toprakta çalışmak gibi basit işler kişinin kötü enerjiyi uzaklaştırmak için uygulayabileceği mükemmel yöntemlerdir.
Aura ya da çakra temizliği kişinin hayat enerjisinin akmasını sağlayan başka bir yoldur. Bu bir çeşit manevi arınmadır. Çakralar ya da başka bir ifadeyle bedendeki enerji kapıları bazı durumlarda kişinin hayat enerjisinin dengesini kaybedebildiği merkezlerdir. Fizyolojik terimlerle ifade etmek gerekirse, sinir gruplarının bir araya gelerek bir merkez oluşturduğu bölgelerde yer almaktadırlar. Aynı zamanda adrenal bezi, tiroit ve hipofiz bezi de dahil endokrin bezi sistemiyle de bağlantılıdırlar.
Sağlıklı bir bedende auranın her katmanı parlak renkli, canlı, enerji dolu ve akışkandır. Kişinin enerjisi dengesizleştiğinde, durağanlaştığında ya da kilitlendiğinde kişinin aurası soluk, yıpranmış ya da çukurlu bir görünüm alabilir. Sağlıklı bir bedende çakralar parlak, canlı ve enerji doludur. Yuvarlak bir görünümde olmalı ve saat yönünde dönmelidir. Sarsıldığımız zamanlarda çakralar çatlak, yıpranmış ya da birbiri ile uyumsuz şekilde görülebilir.
Bioenerji seansı boyunca şifacı doğrudan auraya ve çakralara bakar. Şifacı auradaki kötü enerjiyi uzaklaştırarak aurayı tekrar akışkan hale getirebilir. Buna ek olarak, deforme olmuş çakralara yeniden şekil verilmeli ve çatlaklar doldurulmalıdır. Çakraları ve aurayı temizlerken şifacı gördüğü enerji türünü de tarif edebilir. Bu enerji bir renk, bir his ya da bir resim olarak görünebilir. Bu kötü enerjiyi uzaklaştıracak ve hayatlarında pozitif değişiklikler yapmalarına izin verecek şuurlu ve sağlıklı bir anlayışa ulaşabilirler.
Bu çeşit bir şifa seansı boyunca sağlıkla ilgili diğer konuların yanı sıra şifacı kas ve iskelet sistemi sağlığına, organlara, bezlere ve vücuttaki toksinlerin düzeyine bakar. Şifacı ayrıca duygu konularına, hayat tarzına, geçmiş hayattan kalma incinmelere de bakabilir.
Bir şifa seansı boyunca şifacının yapabileceği pek çok şey vardır. Bunlara aura, çakralar, organlar ve bezlerden negatif enerjiyi temizlemek dahildir. Yetenekli bir bioenerji şifacısı, bir ameliyat ya da kazadan sonra iyileşme sürecine, baş ağrısı gibi ortaya çıkan farklı ağrıların dindirilmesine, taciz, korku ve baskı gibi tekrarlanan konuların başa çıkılmasında yardımcı olabilir. Bu aynı zamanda geçmişte yaşanmış, şu anda da tekrarlanan (karma) fizikî, zihnî ya da duygusal travmaların da insan üzerindeki tesirini azaltarak selamete çıkmasına vesile olur.
Tüm bu şifa yöntemleri ile bioenerji şifacısı ya da bioenerji uzmanı olan kişi yalnızca hayat enerjimizi tekrar depolamamıza yardım edebilir. Ne var ki, fizikî, zihnî ve duygusal düzeylerde olumlu sonuçlara ulaşabilmek için biz de durağan enerjiyi serbest bırakmaya istekli olmalıyız. Şifa sürecinin başlamasına izin veren şey enerjinin serbest bırakılmasıdır yani iyileşmeye niyet etmek ve inanmak. Bütün bunların diyet olarak ta desteklemek fizik arızaların giderilmesinde ayrı bir iyilik olur.
Etiketler: bioenerji_nedir